TIBBİ SÜLÜK TEDAVİSİ;
Latince’de “Sülükle Tedavi” anlamına gelen Hirudoterapi antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır.
Sülükler, sanıldığı gibi vücuttaki kirli kanı emerek tedavi etmezler. Tedavi edici özellikler kanın alınmasında değil kan emilirken vücuda verilen bioaktif enzim nitelikli salgıdadır. Bu salgıda, çok sayıda faydalı maddeler vardır. Genel olarak lizis etkisi yaparlar ve başlıca en etkilileri Hirudin, Histamin, Calin, Hyaluronidase, Eglin, Bdellin, Apyrase, Kollagenase, Destabilase, Hämentin ve Orgelase maddeleridir.
MÖ 15. yüzyılda Babil ve MÖ 5. yüzyılda Hint Sanskrit yazılı kayıtlarına kadar uzanan çok eski bir tedavi yöntemidir. Sülük tıbbi amaçlar için binlerce yıldır kullanılmaktadır. Fakat son birkaç yüzyıl içinde özellikle Fransa’da ve Avrupa’da yaygın olarak uygulanmaktadır.
Bugün bu tedavi yöntemi, yapılan son araştırmalarda travma cerrahisinde (örneğin Replantasyon cerrahi), venöz hastalıklarda (örneğin toplardamarlar İltihabı) ve kas-iskelet sistemi bozukluklarında (örneğin diz -eklem kireçlenmesi) tekrar çok önem kazanmıştır.
Ünlü hekimlerden Nikandros ve İbn-i Sina da sülüğü bir tedavi aracı olarak kullanmışlar ve öğrencilerini bu konuda eğitmişlerdir.
Sülüklerin Osmanlılar tarafından kullanıldığı ve bu konu ile ilgili yazılı eserler hazırladıkları bilinmektedir.
Osmanlılarla beraber Fransızlar ve Almanlar da sülüklerden yararlanmışlardır.
Tıbbi sülük tedavisi hangi hastalıklar için kullanılıyor?
Tıbbi sülük tedavisi, atardamar ve toplardamar tıkanıklıkları başta olmak üzere;
- Birçok dolaşım sistemi hastalığında
- İltihaplı ve iltihapsız eklem romatizmalarında
- Yumuşak doku romatizmalarında,
- Bel fıtığında,
- Safra kesesi iltihabında,
- Zona hastalığında,
- Hemoroite(basur),
- Prostatta,
- Bademcik iltihabında
- Baş ağrısında,
- Migrende,
- Meniere hastalığında,
- Çıbanda
- Diş ağrısı ve iltihabında
- Depresyonda
- İyi huylu kitle ve ur hastalıklarında
- Ani İşitme kaybında ve
- Çeşitli Kulak hastalıklarında (Orta Kulak İltihaplanması, Tinnitus),
- Göz tansiyonu (glokom) ve buna bağlı görme kayıplarında,
- Ayrıca Ortopedi ve Rekonstrüktif Cerrahi kapsamında, gangren, gelişmekte olan kopuk organ tamirlerinde de tüm dünyada yaygın biçimde başarıyla kullanılmaktadır.
Tıbbi sülükler tedaviyi nasıl gerçekleştirmektedirler?
Tıbbi sülükler sanıldığı gibi kirli kanı emerek tedavi yapmazlar. Tedavi edici özellik kanın alınmasında değil kan emilirken vücuda verilen salgıdadır. Bu salgı başlıca Hirudin ve Calin maddelerini barındırır ve bu maddeler kanın:
- pıhtılaşmasını engelleyici (antiagregan),
- oluşmuş pıhtıyı eritici (fibrinolitik),
- ağrı kesici (analjezik-antiromatizmal),
- mikrop öldürücü (antibakteriyel),
- tansiyon dengeleyici (antihipertansif),
- kas gevşetici (miyorelaksan),
- bağışıklık sistemini düzenleyici (immunmodulatör)
- ve stres giderici (anksiyolitik) etkilere sahiptir.
- Ayrıca “nörotrofik” etkiyle sinir hücreleri ve liflerinin tamir edilmesini hızlandırır.
Tıbbi sülük tedavisinin hastalıklara karşı koruyucu etkisi var mıdır?
Tıbbi sülüğün güçlü antioksidan etkisi nedeniyle koruyucu bütüncül (preventif) tıpta da kullanılmaktadır. Yılda birkaç defa belirli noktalardan yapılan sülük tedavisi, o yıl içinde enfeksiyonlar başta olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu etki gösterebilir.
Sülük tedavisi olası nadir yan etkileri veya komplikasyonları:
- Belirgin kanama (uzun süreli ve ağır kanama)
- Isırık çevresinde kaşıntılı cilt kızarıklığı (alerjik veya alerji benzeri)
- Yara enfeksiyonu (örn. erizipel)
- Geçici eklem efüzyonu, lokal şişlik, ve bölgesel lenf boğumları şişmesi.
- Pigment bozukluluğu, ısırık yerinde kabuk bağlama ve sınırları belirgin küçük çaplı kabarıklar.
Ne zaman sülük tedavisi (kontrendikasyonlar) yapılmaz?
- Hemorajikdiyatezi veya hemofilide (hemofili) ve ilaçların nedeniyle kanama bozukluklarında (örn. Marcumar ® (Varfarin ® ), Falithrom ®, Comadin ®) veya düşük kan trombositi (trombositopeni), vb
- Uygulama yerinde cilt hastalıklarında
- Akut mide ya da bağırsak ülserlerinde
- Önemli anemide (kansızlık, Hemoglobin (Hb)
- Önemli immün yetmezlik sendromunda (AIDS, kemoterapi), vb
- Şiddetli kronik hastalıklarda (ileri evre kanser, böbrek hastalıklarında uzun yıllardır süren diyaliz), vb
- Gelişmiş periferik damar hastalığında (evre III PAD)
- Ciddi yara komplikasyonlarında (örneğin kötü kontrollü diyabet, ciddi obezite), vb
- Sülük salyasının içindeki maddelere karşı bilinen alerjilerde (hirudin, histamin), vb